Huseyin Uyar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. ÖLDÜRMEYİN DOSTLAR

ÖLDÜRMEYİN DOSTLAR

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tetiğe değil, deklanşöre basalım!

Sormak isterim:

Spor olsun diye başka canlının hayatına kıyan, insan dışında bir tür daha var mı?

Bu kahredici sorunun cevabı belli. Elbette yok!

Yaz mevsimi geliyor ya, şehirden kırsala akışlar başlayacak. Yani, koca kışı kendi halinde geçiren ve zemheri soğuğunda bile hayatta kalmayı başaran yaban hayatı için asıl tehlike ufukta belirdi. Bu tehlikenin adı: insan!

Spor adı altında avcılık yapan, sırf kendi zevki için yolda karşılaştığı yılanın üzerinden otomobili ile geçen ve bunun gibi birçok hastalıklı davranış eğiliminde olan insan, bir kâbus gibi yaban hayatına doğru yaklaşıyor.

Üstelik sorun sadece, şehirlerden kopup gelen şımarık insanlar değil.

Bir anımı paylaşmak isterim.

Geçen yaz Anadolu’nun şirin kasabalarından birinde misafir olarak bulunuyordum. Önceden aşina olduğum, yakın köylerden birinde oturan orta yaşta bir vatandaş, kaybolan birkaç tavuğunun katili olduğunu düşündüğü tilkiyi, otomatik av tüfeği ile vurmuş. Zavallı tilki, ilk fişekte ölmüş olmasına rağmen, beş fişek daha atmış ve hayvancağızı parçalamış.

Ve bir cuma günü namaza giderken beni gördü, koşarak yanıma geldi. “Bak ne hale getirdim, yavruları da var galiba ama yuvasını bulamadım.” dedi.

Telefonuyla çektiği fotoğrafları gösterdi. İlk fotoğraftan sonrasına bakmaya içim elvermedi. “Sen şimdi cuma namazına gidiyorsun ya…” diye başladım ama öfkemden konuşmaya devam edemedim. Karşımdaki tilki katilini hırpalamamak için ortamdan uzaklaştım.

Doğrusu şu ki, o tetiği çeken parmağı kırmak arzusunu epey bir süre zihnimden atamadım.

Aslında hâlâ da atmış değilim…

Namazdan sonra cemaatin dağılmasını bekledim. Ve nihayet cami imamını tek yakaladım. “Yaban hayvanlarını öldürmenin günah olduğunu bu insanlara neden söylemiyorsun?” diye sert bir ses tonuyla uyardım. “Ağabey, yemin ederim söylüyorum ama dinlemiyorlar.” dedi cami imamı…

Yabancı kaynaklı bir televizyon belgeselinde izlemiştim.

Yaban hayatının köylülere zarar vermesini engellemek ve köylülerin de yaban hayatını tahrip etmesinin önüne geçmek için üniversite, bölgede bulunan kurt sürüleri ile ilgili bir çalışma yapıyor. Projenin sahibi, akademik hayatının büyük kısmında kurtlar üzerine çalışmış bir profesör.

Nihayet onların kendi aralarında “Tehlike var!” anlamına gelen ulumalarının şifresini çözüp kayıt altına alıyor. İhtiyaç olan bölgelere bu kayıtları dağıtıyor.

Daha önceden tespit edilen alanlara hoparlörler yerleştiriliyor. Kurt sürüsü köye yaklaşmaya başlayınca hoparlörden ‘uluma’ sesini veriyorlar. Bu sesi duyan kurtlar “Burada tehlike var.” mesajını alarak köye yaklaşmıyor.İşte bu kadar…

Bilimsel bir çalışma ile hem yaban hayatı hem insan korunmuş oluyor.

Benzer çalışmalar ve daha fazlası bizim üniversitelerimizde de yapılmalıdır.

Bir gerçek var ki, bu konu yerel halk ile yaban hayatı baş başa bırakılarak hallolacak gibi görünmüyor.

Elbette, köylülerin geçim kaynaklarını korumak anlamına gelen refleksini yadırgayıp suçlayamayacağımızı bilmemiz gerekir.

Ancak devlet ve akademik dünya daha fazla sorumluluk alıp, yerel ve yaban hayatı arasında kalıcı bir sulh yolunu mutlaka bulmalı.

Her şeyden önce bu bir insanlık görevidir… Unutmamalıyız ki, yaratılmış her varlık aynı ölçüde yaşam hakkına sahiptir.

Ve şimdi tekrar başa dönüp, “Ah! Benim güzel ülkemin güzel yaban hayvanları. Sizleri yeterince koruyamadığımız için, insanlık adına özür diliyorum.” demek geliyor içimden.

Faydası olur mu, bilmiyorum ama ısrarla tekrar etmek istiyorum.

Tetiğe değil, deklanşöre basalım!

Yazan: Hüseyin UYAR

ÖLDÜRMEYİN DOSTLAR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Kirmizi Bülten ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin