Online.’ Türkçe olmamasına rağmen, Türkçesinden daha aşina olduğumuz bir cümle.
‘Pandemi.’ Anlamını sözlükten öğrendiğimiz fakat son beş yıl içinde hayatımıza dahil olan bir kelime.
Pandemi ve online bir araya gelirse ne olur? Son beş yıl içinde dünya bunu deneyimlemiş oldu.
Covid-19’a gelene kadar insanoğlu tarihte çok defa küresel salgınla karşılaşmış. Örneğin İspanyol gribi (İspanyol nezlesi). Günümüzden bir asır önce gerçekleşen bu kabusta milyonlarca insan ölmüş.
Böylesine korkunç bir olayı, etkilediği bölge dışında, dünyanın geri kalan kısmı sonradan duymuştur. Çünkü o dönemde dünya ‘online’ değildi!Öyle anlaşılıyor ki; günümüzde yaşanan küresel olaylar, ‘online’ yaşam ile insan üzerindeki etkisini katlayarak hissettiriyor.
Endişenin topluca artmasına yol açan bu durum her bireyde kendini farklı gösteriyor. Yani; birey ve toplum, kuyruğunu takip eden tilki gibi aynı düzlemde enerjisini tüketiyor…
Coğrafi sınırlar her ne kadar haritalarda belirgin olarak görünse de artık dünyada psikolojik sınırlar etkisini artırmaktadır. Belki de ileri doğru makul bir tarihte, coğrafi sınırlar sadece romantik bir tarih teriminden öteye geçmeyecektir.
İşte buna hazırlıklı olmak ya da hazırlanmaya başlamak gerekmektedir. Nedir bu psikolojik sınırlar?
Bilginin çoğalmasıyla ortaya çıkacak yeni etki alanları, Teknolojinin gelişimine bağlı olarak ortaya çıkacak yeni keşiflere ilgi, Dev şirketlere hissedilen aidiyet duygusu, Dünya çapında yapılan sivil örgütlenmeye olan bağlılıklar. Ve belki de bunlardan daha etkili olan ‘sanat ve edebiyat’ kullanılarak üretilen sanal dünyalar.
Elbette bu psikolojik sınırların tanımlamalarını daha da geliştirebiliriz…
Yeni nesil bu psikolojik sınırlar içine doğduğu için, adapte olmak gibi bir sorun yaşamıyor.
Hangi ülkeye ait olduklarından ziyade tanımını sadece kendilerinin yaptığı bir dünyada yaşıyor olacaklar. Böylelikle kuşaklar arasındaki bağ kolaylıkla zayıflayacak.
“Şu gençlerde de hiç saygı kalmadı.” gibi sözlerin bile hiç önemi kalmayacak…
Kuşaklar arasındaki bu sert yüzleşmenin galibi her zamanki gibi yeni kuşaklar olacaktır. Belki de böyle olması dünya için daha iyi sonuçlar verebilir.
“Ya tecrübenin önemi” mi dediniz?
Durun! ‘Online’ olup yapay zekaya soralım. Bakalım, yeni dönemde tecrübe ne kadar önemli!
Sanırım sormasak daha iyi olacak. Çünkü yüzleşmek istemediğimiz cevaplar verebilir.
Özellikle dijital dünyanın içine doğan yeni nesil, şimdiden yaşça büyüklerinden daha avantajlıdır. Bu da ‘gençler geleceğimiz’ gibi klişeleşmiş birçok sözü çoktan çöpe atmış durumdadır. Ancak her şey bu kadar güzel ve cazip olmayabilir.
Dijital dünyayı kullanarak endişelerimizi yönlendiren aslında bizi de kolaylıkla yönlendirmiş oluyor.
Düşmanımızı veya dostumuzu kendi hür irademiz ile seçtiğimizi zannediyorsak oturup tekrar düşünmeliyiz.
İşte sorun tam da burada ortaya çıkıyor. Tanımadığımız ve aslında hiç olmayan birçok sanal kahramanımız veya düşmanımız var. Hepsini de dijital ortamdan aldık. Bu kahramanları ya da düşmanları üretenleri de tanımıyoruz. Ömrümüzün sonuna kadar da tanımayacak olmamıza rağmen son derece bağlı duygulara sahibiz.
Bu bağ nasıl oluştu ve kimlerin kontrolünde?
Bütün bunlar hayal mi? Gerçek mi? Yoksa temelde edebiyat ile sanatın birleşmesi ile ortaya çıkan gücün dijital dünyaya aktarılması mı?
Yüzyıl önce her şey gerçekti, on yıl sonra sanal ile gerçeklik iyice birbirine girmiş olacak. Belki de gerçekliğin tanımı tekrar yazılacak.
Fütüristik bir yaklaşımla biraz düşünelim. Gelecekteki tanışmalarda veya tanıtımlarda “Nerelisin?”, “Kaç yaşındasın?” gibi soruların yerine, “Biyolojik insan mısın, teknolojik insan mı?” diye sorulacak.
Aidiyet duygusu coğrafya yerine şirketlere olacak. Eğer biyolojik insan ise hangi eğitimi aldığı, teknolojik insan ise hangi şirketin yazılımlarının yüklü olduğu merak edilecek. Ayrıca genetik bilimi ve birçok alandaki gelişmeler sonucu dünya, tahminimizin çok ötesinde şeyler ile karşılaşabilir. Öyle ki, biyolojik veya teknolojik olarak ayrım yapılmadan ikisinin de aynı bünyede birleştiği yeni nesil varlıklar oluşturulabilir.
Bütün bunları yazarken aklımıza daha birçok şey geliyor. Teknoloji sayesinde mitoloji kahramanlarının gerçeğe dönüşme ihtimali bile söz konusu olabilir. ‘Jurassic Park’ filminde olduğu gibi dinozorlar yeniden canlanabilir.
Böyle bir dünya bizlere çok cazip gelmeyebilir. Hatta itici veya ürkütücü gelebilir. İşte bu ortamda aidiyet duygusu nasıl gelişir, şimdilik bilemeyiz. Ancak fiziki ve düşünsel sınırların değişeceğini ön görmek pek de yanlış olmaz.
Ya işler yolunda gitmez ise? İşte o zaman dünya ‘online pandemisi’ yaşayabilir?Kısmet…
Hüseyin UYAR