Sabahları pencerenizi açıp derin bir nefes aldığınızda, gerçekten temiz hava soluduğunuzu düşünüyor musunuz?
Peki ya musluktan akan suyun berraklığı sizi yanıltıyor olabilir mi?
Günlük yaşamımızın temel unsurları olan hava, su ve toprak, aslında sağlığımızı tehdit eden görünmez tehlikeler barındırıyor olabilir.
Hava kirliliği denince aklınıza ne geliyor?
Sanayi tesislerinin bacalarından çıkan dumanlar mı, yoksa trafikte sıkışıp kalan araçların egzoz gazları mı? Aslında her ikisi de doğru.
Şehir hayatının koşturmacasında fark etmesek de soluduğumuz hava, birçok zararlı madde içeriyor. Bu kirleticiler, astım ve bronşit gibi solunum yolu hastalıklarını tetikleyebiliyor, hatta kalp rahatsızlıklarına zemin hazırlayabiliyor. Örneğin, yoğun trafik olan bölgelerde yaşayanların astım ataklarının daha sıklaştığı gözlemlenmiştir.
Peki ya su? Şeffaf ve temiz görünen suyun her zaman güvenli olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Maalesef durum her zaman böyle değil. Kirli su kaynakları, kolera ve tifo gibi ciddi hastalıkların yayılmasına neden olabilir. Özellikle altyapı sorunları olan bölgelerde, atık suların içme suyuna karışması bu tür salgınlara davetiye çıkarır.
Toprak kirliliği ise genellikle göz ardı edilen, ancak en az diğerleri kadar önemli bir sorundur. Tarım ilaçları, endüstriyel atıklar ve yanlış atık yönetimi nedeniyle topraklarımız kirleniyor. Bu kirleticiler, bitkiler aracılığıyla besin zincirimize girerek sağlığımızı tehdit ediyor.
Örneğin, ağır metallerle kirlenmiş topraklarda yetişen sebzeler, bu zararlı maddeleri bünyesinde barındırarak kansere kadar varan sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Peki, bu görünmez tehditlere karşı birey olarak ne yapabiliriz?
Öncelikle, çevremizdeki hava, su ve toprak kirliliğinin farkında olmalıyız. Farkındalık her işin başı! Ardından, bireysel olarak alabileceğimiz küçük önlemlerle büyük farklar yaratabiliriz.
Toplu taşıma araçlarını tercih etmek veya kısa mesafelerde yürümek, suyu bilinçli tüketmek (malum çok suyumuz kalmadı), temiz su kullandığımızdan emin olmak, alışveriş yaparken aldığımız gıdaların nereden geldiğine dikkat etmek, mümkünse yerel pazarlardan mevsiminde yetişen sebze ve meyveleri tercih etmek ve atıklarımızı doğru şekilde bertaraf etmek gibi adımlar hem kendi sağlığımızı hem de gelecek nesillerin sağlığını korumada etkili olacaktır. Tarımsal üretim yapan kişilerin toprak ve su kirliliği, doğal ya da organik üretim konusunda bilinçlenmesi de çok önemli.
Şeker gübresi gibi masumluğuna inanılan gübrelerin ve tarım zararlıları için kullanılan ilaçların, insan sağlığı için ne denli tehdit oluşturduğunu bilmeliler üreticiler.
Unutmayalım, temiz bir çevre sadece daha güzel bir dünya sunmakla kalmayacak, aynı zamanda daha sağlıklı bir yaşamın da anahtarı olacak hepimiz için… Sağlığımızı yönetmeye buradan başlayabiliriz.
Dr. Özlem DEMİR