Dr. Özlem DEMİR
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sağlık Okuryazarlığı Bir Lüks Değil, Zorunluluk

Sağlık Okuryazarlığı Bir Lüks Değil, Zorunluluk

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçen gün, eczanede yaşlı bir amca, elindeki bir torba dolusu ilaca çaresizce bakıyordu. İçinden bir ilaç çıkardı ve ismini fısıldayarak okudu, sonra eczacıya döndü ve “Bunu sabah mı alıyorum, akşam mı? Yemekten önce mi, sonra mı?” diye sordu. Halbuki eczacı, kutu üzerine yazmıştı. O an içim burkuldu. Modern tıbbın sunduğu onca imkân, sağlık profesyonellerinin çabasına rağmen, ne yazık ki birçoğumuz için hâlâ muamma. Sağlık hizmetlerinin herkes için erişilebilir olduğu bir çağda, sağlık bilgisinin erişilebilir olmaması ironik değil mi?

Fakat unuttuğumuz bir şey var. Sağlık dediğimiz şey, sadece hastaneye gitmekten, ilaç yazdırmaktan ibaret değil. Sağlık; bir yolculuk ve her yolculukta doğru haritaya ihtiyacımız var. Elimize verilen reçeteler, tahlil sonuçları ya da doktor tavsiyeleri o haritanın işaretleri gibi… Ama haritanın dilini bilmiyorsak, yolumuzu nasıl bulacağız? İşte tam burada, sağlık bilgisini okuyabilme ve anlayabilme becerimiz önemli hale geliyor. Çünkü bilmediğimiz her bilgi, bizi yanlış bir yola; bazen de geri dönüşü zor bir çıkmaza sürükleyebilir.

Hastalanmadan önce öğrenmemiz gereken çok şey var. Çünkü bilgi, sağlığımızı korumanın en etkili yolu. Bugün hepimizin elinde akıllı telefonlar, internette binlerce bilgi var. Ama bu bilgi karmaşasının içinde hangisinin doğru olduğunu bilmek, işte asıl mesele bu! Sağlık okuryazarlığı tam da burada devreye giriyor. Adı biraz teknik gibi gelse de aslında çok basit: Sağlıkla ilgili doğru bilgiyi öğrenmek, anlamak ve doğru karar verebilmek. Sağlık okuryazarlığı, kulağa akademik gelen ama hayatın tam ortasında duran bir konu.

Geçtiğimiz Ocak ayında açıklanan 2023 Yılı Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörleri Saha Araştırması sonuçları, durumun pek iç açıcı olmadığını gösterdi. Ülke genelinde 15 bin 430 hanede yapılan araştırmaya göre, toplumun yüzde 54.6’sı, yani hemen hemen iki kişiden biri, sağlıkla ilgili bilgileri anlamakta zorlanıyor. Duyduğu, okuduğu ya da izlediği bilgiyi sorgulayamıyor. Hangi ilacı nasıl kullanacağını, hangi durumda doktora gitmesi gerektiğini bile kestiremiyor. Hâl böyle olunca sağlık hizmetlerine başvuru artıyor, acil servisler gereksiz yere dolup taşıyor, tedaviler eksik ya da yanlış uygulanıyor.

Peki kim bu sağlık bilgisine ulaşamayanlar?

Sağlık bilgisine ulaşmada dezavantajlı gruplara yani sağlık okuryazarlığı düşük olan gruplara baktığımızda, karşımıza çıkan tablo düşündürücü. Yaşlılar, kırsalda yaşayanlar, düşük gelir grubunda olanlar, kronik hastalar ve göçmenler… Kısacası toplumun kırılgan kesimleri, sağlıkla ilgili en temel bilgilere bile ulaşamıyor ya da ulaştığında anlayamıyor. Yukarıda örneğini verdiğim gibi, bir yaşlı, doktorun reçete ettiği ilaçları nasıl ve ne zaman kullanacağını karıştırabiliyor. Ya da başka bir örnek, dilini bilmediği için sağlık hizmetlerinden yararlanmakta güçlük çeken göçmenler… Onlar çoğu zaman doktora gitmeyi son ana bırakıyor ya da hiç gitmiyor. Çünkü anlamadıkları bir sistemin içine girmekten çekiniyorlar.

Bu sorunun kaynağı ne?

Çeşitli sebepleri var tabii ki. Örneğin sağlık profesyonelleri çoğu zaman hastasına neyi, neden önerdiğini detaylı anlatmaya fırsat bulamıyor ya da karmaşık bir dil kullanıyor. Tıbbi terimler havada uçuşuyor ama karşısındaki hasta anlamıyor. “LDL kolesterol yüksek.” dendiğinde, hasta veya yakını belli etmemeye çalışsa da kafasında soru işaretleri oluşuyor. Anlayamadığı için soramıyor.

Bir de bilgiye ulaşmanın yolu hâlâ eşit değil. Şehirlerde internet erişimi daha kolay olabilir ama kırsal bölgelerde ya da dezavantajlı mahallelerde hâlâ ciddi sıkıntılar var. Üstelik dijital dünyada bilgi çok, doğru bilgi az. Yanlış bilgiye inanmak ise her zaman daha kolay.

Çözüm ne olabilir?

Öncelikle, sağlık profesyonelleri sade bir dil kullanmalı. Sağlık çalışanları, doktorlar, hemşireler, eczacılar… Herkesin anlatım dili, anlaşılır olmalı. Latince kelimelerden mümkün olduğunca uzak durulmalı. Bir doktorun ağzından çıkan her kelime hastasına rehber olmalı.

Sağlık okuryazarlığını ölçen anketlerin daha sık yapılması bu konudaki gelişmemizi ya da eksikliklerimizi göstermesi bakımından önemli. Böylece kim neyi biliyor, neyi bilmiyor, anlamak ve buna göre yol haritası çizmek daha kolay olur.

Ayrıca belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve sağlık müdürlükleri el ele vermeli. Bilgilendirme kampanyaları, kısa eğitim programları ve rehber uygulamalar devreye girmeli. Özellikle yaşlılar ve göçmenler için yüz yüze bilgilendirme toplantıları, rehberlik hizmetleri şart. İnternet erişimi olan yerlerde, kolay anlaşılır videolar, açıklayıcı broşürler hazırlanmalı.

Sağlık okuryazarlığı sadece kişisel bir mesele değil; toplumsal bir sorumluluk. Çünkü sağlık bilgisi güçlü olan toplumlar, daha az hasta olur, sağlık sistemine daha az yük olur. Bilgiyi herkesin anlayacağı dile çevirebildiğimizde, koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanma artar, gereksiz ilaç kullanımı azalır. En önemlisi; insanlar daha sağlıklı ve güvenli yaşar.

Sağlığın korunması ve geliştirilmesi tüm toplumlar için hayati önem taşır. Bu nedenle bilgiye sahip olmak yetmez. Doğru bilgiye ulaşmak ve onu anlayabilmek önemlidir.

Dr. Özlem DEMİR

Sağlık Okuryazarlığı Bir Lüks Değil, Zorunluluk
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Kirmizi Bülten ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin