Birkaç hafta önce Amsterdam’a bir iş seyahatinde bulundum.
Şehir yine her zaman ki gibi dingin ve diriydi. Dünya üzerinde bulunan birkaç efsunlu şehirlerden biri olan Amsterdam’da bilindiği üzere birçok Avrupalı Türk yaşamakta.
Hollanda da bulunan dostlarımız sağ olsunlar bizim adımıza zarif bir davet düzenlediler. Bu davete Avrupa genelinde birçok Türk iş insanı ve entelektüel çevre icabet etti.
Akşamın ilerleyen saatlerinde sohbet derinleştikçe derinleşti, bilirsiniz işte, geçmişten tutunda geleceğe kadar uzandı da uzandı söz.
Türklerin gurbetçi olarak geldikleri Avrupa’da ki üstün başarılarından tutunda, siyasette uzanan yetenekli hamlelerine kadar konuştuk.
Türklerin her kulvarda ki üstün başarılarını konuşurken, laf lafı açtı ve dostlarımızdan biri dikkat çekici bir söylemde bulundu.
(Biz tüm gücümüzle varlığımızı sürdürüyoruz fakat büyük bir eksiğimiz var. Taktır edilmemiz için toplumun bizi tanıması gerekiyor.
Fakat bizi Avrupa da toplum ile buluşturacak doğru ve dürüst bir şekilde haberimizi yapacak yansıtacak medyamız/basınımız yok. Olanlarda bizleri adeta rüşvete bağlıyor!)
İş insanı olan dostum ve diğer katılımcıların bu konuda dertlerini epeyce dinlendim. Biz yazarlar olaylara en son şaşıran insanlar olmamıza rağmen! o gece duyduklarım beni epeyce şaşırttı…
Hiç mi yok hakikaten koca Avrupa’da Türk gazeteci ve yazar? dediğinizi duyar gibiyim.
Olmaz mı, var tabii… Ama bir/iki. Geriye kalanların neredeyse hepsi korsan gazeteci ve yazar. Peki ne yapıyor bu sözde korsan yazar ve gazeteciler? Hemen söyleyeyim!
Önce bir web sitesi açıyorlar, adına haber sitesi diyorlar, sonra Avrupa genelinde ki davetlere katılıp kendilerini gazeteci yazar olarak tanıtıyorlar. Davetlerde ki iş insanlarının ve sanatçıların isimlerini bilgilerini portföylerine ekliyorlar. Sonrasında bu insanları arıyor ve haber yapmak istediklerini söylüyorlar.
Şirketlerin ve iş insanlarının çoğu, bu olumlu ve iyi niyetli teklifi geri çevirmiyor ufak bir bahşiş verip bu korsan gazeteci yazarların tuzağına istemsizce düşmüş bulunuyorlar. Buraya kadar her şey normal aslında. Tabii ki her işin ve emeğin bir karşılığı var amenna.
Ama asıl önemli olan bundan sonrası!
Zira bu korsan gazeteciler ikinci denemelerinde reklam ve para alamadıkları taktirde, ( ki kimsenin reklam ve sponsorluk verme zorunluluğu yoktur) karşı tarafı web sitelerinde rezil rüsva ediyorlar.
Bunu yaparken karşı tarafa söz hakkı vermiyorlar, etiği kanunu ve kuraları hiçe sayıp karşı tarafın itibarını çiğneyip kamuoyunun bilinç altına doğru tükürüyorlar!
Mafya gibi bir şey aslında!
Ya reklam ver ya seni rezil ederim!
Düşünün dostlar, Avrupa da bir iş insanı yahut bir sanatçısınız, kendinize emek vermişsiniz, geleceği zar zor inşa etmişsiniz ve isim yapmışsınız ama günün birinde kıytırık bir karakter geliyor ve sırf siz ona reklam vermek istemediğiniz için hakkınızda kafasına göre yazıp çiziyor sizin 40 yılda yaptığınızı 40 satırda perişan ediyor!
Peki kim bu Avrupa da ki kendine gazeteci diyen sözde korsan gazeteci yazarlar? Şimdilik isimleri bizde saklı kalsın! Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar! 50,100 euroya insanların itibarına kalem sıkan bu sözde korsan gazeteciler şunu bilsinler ki gözümüz üstlerinde! Mesleğimizi karalamalarına müsaade etmeyeceğiz. Hollanda ve Almanya da ikamet eden iş insanlarımız ve sanatçılarımızın bu sözde korsan gazetecilere prim vermemelerini önemle rica ediyoruz ve bu konunun takipçisi olacağımızın sözünü veriyoruz!
İŞİNİ HAKIYLA YAPAN BASINI TENZİH EDERİM.
Sofia
