vildan Akın
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. AVRUPA
  4. HER ŞEY TAMAM GİBİ AMA HER ŞEY YARIM: MODERN İNSANIN RUHSAL PARÇALANMIŞLIĞI

HER ŞEY TAMAM GİBİ AMA HER ŞEY YARIM: MODERN İNSANIN RUHSAL PARÇALANMIŞLIĞI

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir kahve fincanı. Masada, tam olması gereken yerde. Yanında son model telefon, yeni çıkan bir kitap, belki bir çiçek. Görünürde her şey yerli yerinde, her şey tamam gibi. Ama insanın içinde, sessizce yankılanan bir cümle var: Her şey tamam gibi ama her şey yarım.

Bu ifade, çağdaş bireyin ruhsal durumunu özetleyen güçlü bir içsel çelişkiyi barındırıyor. Modern yaşamın bize sunduğu “tamlık” hissi – iyi bir iş, düzenli bir hayat, sosyal medya üzerinden onaylanan bir kimlik – aslında birçok açıdan yüzeysel bir bütünlük. Derine inildiğinde, duygusal tatminsizlik, aidiyet eksikliği, anlam boşluğu ve kronik yalnızlık gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Peki bu yarımlık hissi nereden doğuyor?

GÖRÜNEN BÜTÜNLÜK, GİZLİ EKSİKLİK

Modern insan, fiziksel ihtiyaçlarını geçmişe kıyasla çok daha rahat karşılıyor. Ancak ruhsal ve psikolojik ihtiyaçlar, hızlı yaşam temposunun ve dijitalleşmenin gölgesinde geri planda kalıyor. Kişisel gelişim kitapları raflarda dolup taşarken, terapi merkezleri hiç olmadığı kadar yoğunken, insanlar neden hâlâ “eksik” hissediyor?

Psikologlara göre bunun nedeni, bireyin kendilik algısında oluşan parçalanma. İnsan, dış dünyaya “tam” görünmek için çaba harcarken, iç dünyasında bastırdığı kimlik çatışmaları, çözülmemiş duygular ve ifade edilemeyen ihtiyaçlar birikir. Bu durum, kişide kronik bir “yarım kalmışlık” hissine yol açar. Bu, ne geçmişte kalabilen ne de geleceğe umutla bağlanabilen bir zihin hâlidir.

DİJİTAL DÜNYADA “YARIM” BİR VAROLUŞ

Sosyal medya, bireyin kendini sürekli bir performans içinde hissetmesine neden olur. Beğeniler, yorumlar, paylaşımlar bir tür sanal değer ölçüsüne dönüşür. Ancak gerçek bir temas, gerçek bir ilişki, gerçek bir benlik sunmaz. İnsan, ekran başında her şeye sahipmiş gibi görünür; ancak ekran kapandığında yalnız kalır.

Bu noktada psikiyatrist Dr. Irvin Yalom’un söylediği şu söz çarpıcıdır: “Yalnızlık, bireyin kendi iç dünyasına yabancılaşmasıyla başlar.” İşte bu yabancılaşma, “tamam gibi” görünen her şeyin neden “yarım” hissettirdiğini açıklar.

TAMLIK HİSSİ NASIL GERİ KAZANILIR?

Bu sorunun tek ve basit bir cevabı yok. Ancak psikolojik olarak “tam” hissetmenin yolu, bireyin kendiyle yüzleşmesinden geçer. Duygulara kulak vermek, bastırılan yönlerle temas kurmak, “mükemmel” olma baskısını bırakmak ve aidiyet hissini güçlendiren bağlar kurmak önemli adımlardır.Ayrıca ruhsal bütünlük, başarı ya da statüyle değil, anlamla ilgilidir. Viktor Frankl’ın logoterapi kuramında vurguladığı gibi, insan ancak bir anlam bulduğunda gerçekten iyileşir. Hayatın içinde var olma nedenini keşfetmek, kişiye “tam” olmasa bile “tamam” olmayı hissettirebilir.

“Her şey tamam gibi ama her şey yarım” bir melankolinin değil, bir farkındalığın başlangıcı… Bu farkındalık, yüzeyde parlayan modern yaşamın arkasındaki ruhsal ihtiyaçlara ışık tutar. Her şeyin tam görünmesine rağmen içsel bir boşluk hissediyorsak, belki de artık dışa değil, içe dönme vaktidir.

HER ŞEY TAMAM GİBİ AMA HER ŞEY YARIM: MODERN İNSANIN RUHSAL PARÇALANMIŞLIĞI
Yorum Yap

Bir Cevap Yaz Gül İptal

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Her şeyi hatırlamışız da bir kendimizi unutmuşuz…kaleyi içten fethetmek deyimini anımsattı bu yazınız bana,belkide fethetmemiz gereken önce kendimizdik. Yüreğinize sağlık

Giriş Yap

Kirmizi Bülten ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin